Tuesday 29 December 2009

Favori trendim: Escapism

Postuma çığlık atarak başlamak istiyorum sevgili arkadaşlar... Evet bildiğiniz çığlık!

Modern çağ insanlığının tutsaklıklarının farkında olmadan yaşadıkları sığ hayatlardan birine sahip olmaktan sıkıldım diyelim... Sevmediğiniz birşeyin peşinden kilometrelerce her gün sürüklenmekten kaynaklı psikoz diyelim... Yeni yıl öncesinde, yeni yıla taşınan umutların fazla Heidivari oluşunun farkına varılmasından kaynaklanan rahatsızlık da olabilir... Bunların sonucunda oluşan agresyon olabilir, agresyonun içinde fazla tutulmasından kaynaklanan depresyon da olabilir...

Dolayısıyla, her ne kadar burası bir moda blogu olsa da dışavurumcu yazımı dışavurumcu bir tabloyla sizlerle paylaşmak istedim... Aşağıdaki tablo Edvard Munch'un suratını bir mumyadan esinlenerek yaptığı bir tablo... İnsanlığın mumyası demek istiyorum kendisine... İnsanın umutları tükendiğinde, içinde taşıdığı çocuğun donuklaşıp unutulduğunu anlatsın istiyorum tablo bugün...


Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan...
Yılın bu zamanlarında, -özellikle de yeni bir 10 yıla başlayacağımızda- hep geçmiş onlu yılların muhasebesi yapılarak geçer... Inler, outlar, yeniler, eskiler ve trendler!

Şu anda yükselişte olan ve benim için hep yükselişte olacak olan trend başlıkta da belirttiğim gibi Escapism... Yani kaçışçılık... Aslında bu trend çeşitli krizler sonrasında insanların toplu halde kaçma isteklerinden kaynaklanıyor olmalı... Gerçek hayatta tuttuğunuz dallar elinizde kaldıysa bir süreliğine "kaçmak" çözüm gibi görünebilir...

Henüz izlemesem de Avatar filminin bu kadar ilgi görmesini de bir miktar bu psikolojiye bağlıyorum. Alice'in harikalar diyarının sinema salonlarında sınırlı kalmayacağı zaten aşikar. Tavşan kafalı kolyelerden şu anda bile milyon tane görmüşümdür... (Bunları başka bir posta saklıyorum.)

Fantastik dünyanın kollarına kendimizi rahatça bırakırken, kurgusal renkli dünyalara alışıp, bunları çoğaltarak mı bu trendler çıkıyor? Yoksa hakikaten gri tonlardaki gerçek olaylardan kaçmamız için mi birileri bize fantastik dünyalar yaratıyor?

XOXO Postit Girl

Sunday 27 December 2009

Alice "Harikalar" diyarına dönüyor...

Havalar soğuduğunda "sokakta yapılacak şeyler" listesinin başına sinemaya gitmek yerleşiveriyor. Fakat şu sıralar benim gözüm vizyondaki filmlerde değil, yeni framgmanlarını takip ederken heyecanlandığım başka bir filmde: Alice in Wonderland (Alice Harikalar Diyarında)!

Alice'in harikalar diyarına dönüşünü heyecanla beklerken aslında onu aynı heyecanla bekleyen ne kadar çok kişi olduğunu farkettim... Sanki herkes Alice'in fantastik dünyasında onunla birlikte oyun oynamak, gerçekleşmesi mümkün görünmeyen düşlerini yaşamak istiyor...

Alice'in Mart 2010'da göreceğimiz Harikalar diyarı için hazırlananlara gelince...

Özellikle ekonomik krizlerin patladığı ve toplumsal depresyonların yaşandığı dönemlerde, insanlar ruj satınalmak gibi küçük alışverilere ve dünyanın gerçeklerinden kendilerini uzaklaştıracak fantastik şeylere yöneliyorlar... Bunu birçok araştırma raporunda görmek mümkün. Fantastik öğeler dediğimizde de ilk akla gelen cocukluğumuzun hayal dünyasını süsleyen, uyumadan önce başucumuzda okunan masallar oluyor. Bu noktadan çıkışla 2010'da daha da yaygılaşacak olan "nostaljik" öğeler hayatımıza girmeye şimdiden başlıyor.

Vitrinler
Yeni yıl temalı vitrinleri hazırlarken bazı markalar Alice'den esinlenmiş...








Editoryeller
Modacılar da Vogue çekimleri için geçtiğimiz yıllarda Alice'in dünyasına uğramış...






Alice'in gardroplarımızı nasıl harikalar diyarına çevireceğini de çok yakında göreceksiniz. Takipte kalın...

Fotolar:

Saturday 19 December 2009

Galata Moda'da Levi's ile birlikte modacılarla kaynaştık...

Galata Moda'yı yağmur dolayısıyla yüksek tavanlı dükkanlarında ağırlayan Serdar-ı Ekrem Sokak, öğleden sonra yağmura rağmen çok kalabalıktı... Dükkanlara girebilmek için hakikaten azmetmek gerekiyordu... Bir tarafta alternatif tasarım arayanlar, bir taraftan yılbaşı hediyeleri seçmeye çalışanlar, bir tarafta tasarımcılar...

Evet, biz de o azmetmiş kararlı kalabalık içindeydik. Zaten anlaştığımız tasarımcılar da bizi bekliyordu...

1 saat önce...
İstiklal Caddesi'ndeki Levi's mağazasında buluşup, çekim yaparken kullanacağımız kıyafetleri seçtik... 501'ler, boyfriend jeanler, swarovski taşlı pantolonlar, ceketler... Hepsini yüklenip gitmek istemedik dersem yalan olur... Ama bu çekimin devamı geleceği için sakinleşip birazdan fotoğraflarını da göreceğiniz parçaları seçtik...

Tasarımcılarla birlikte...
Aldığımız Levi'slarla kombine etmek için Rana&Berna Canok, Müge Ersin, Ayşe Deniz, Nazlı Çetiner, Zeynep Erdoğan ve Aslı Güler tasarımlarını da yanımıza alıp Serdar'ı Ekrem'in komşu sokaklarından birindeki çekim yerimize gittik...

Ve çekimler


Çekimlere Rana & Berna Canok kardeşlerin çift taraflı kullanılabilen yelekleriyle başladık...
Yelekler: Rana & Berna Canok
Pantolon, gömlek ve ayakkabılar: Levi's

Berna Hanım'ın önerdiği yakalık ve yelekler, koyu renkli gömlek ve şortla birlikte...
Yakalık ve yelek: Rana & Berna Canok
Şort, gömlek ve çizmeler: Levi's

Hazır yılbaşı yaklaşmışken...
Yılbaşı partileri için planlar yapılmaya başlandığı şu günlerde ne giyeceğinize bir türlü karar veremiyorsanız, ilham vakti gelmiştir...

Ceket ve saç aksesuarı: Zeynep Erdoğan
Pantolon: Levi's

Kim demiş jean ve dantel aynı anda giyilmez diye...
Biliyorsunuz 80'ler yeniden moda oldu.. Seksenler deyince ilk aklıma gelenler hep vatkalar, jean ceketler ve Michael Jackson'la özdeşleşen bisikletçi montlardır... Ama jeanlerde klasik kesim, giyince sırtı kabaran, beli kemerli modelleri çok tutmuyorum... Dönemine damgasını vurmuştur o ayrı...

İşte burada kullandığımız jean yelek, kemerden ve hatta düğmelerden kurtulmuş... Hem 80'ler kadar moda, hem de 60'lar kadar özgür... E konu özgürlük olunca, neyi neyle giymek gibi gerektiği gibi bir dert kalmıyor... Canımız dantelle jean yeleği birleştirmek istedi, birleştirdik...

Elbise ve dantel kolluklar: Aslı Güler
Yelek ve çizme: Levi's

"Ben klasik severim" diyenlere
Hanım hanımcık görünmek isteyenler de olabilir tabi... Bu parça da onlar için gelsin...
Keçe çanta: Ayşe Deniz
Kolye: Mavi Stella
Yelek, etek, gömlek ve ayakkabı: Levi's

Keçe çantanın tasarımcısı Ayşe Deniz'den bir elbise...

Kareli gömlek, 501, kazak ve ceket: Levi's
Elbise: Ayşe Deniz

Bir pantolon iki ceket...
Swarovski taşlı slim fit pantolon, paça yapısından dolayı hem çizmeyle, hem de ayakkabıyla gayet yakışıyor...
Ceket tercihini yaparken, spor mu yoksa klasik mi görünmek istediğinize karar veriyorsunuz; sporsa deri ceketi, klasikse kadife ceketi giyip çıkıyorsunuz. Bu arada klasik derken şu detayı da atlamayalım, yukarıdaki kadife ceketin içinde yelek yok. Gördüğünüz parçalar ceketin kendi parçası...

Kadife ceket: Müge Ersin
Ceri ceket, pantolon, gömlek ve ayyakabılar: Levi's

Bir şort daha...
Biraz önce gördüğünüz şorta bir alternatifimiz daha var... Mesela işe gideceksiniz ve şort giymek istiyorsunuz... İşte bu şortu giyebilirsiniz.. Kimbilir iş çıkışı bir partiye de gidiverirsiniz...

Kadın erkek kavgalarına bir yenisi daha eklendi... Şimdi bu pantolonu kim giyecek?
Herkes hangi pantolondan bahsettiğimizi anladı: Boyfriend jeans...

Herşey: Levi's

Maskülen detaylar bazen bir kadına -özellikle karizmatik bir tarafı da varsa- feminen detaylardan daha çok yakışabiliyor... Maskülen detayları sevenlere boyfriend jeans güzel bir alternatif... Ama bu pantolonlarla feminen parçaları da rahatlıkla kullanabilirsiniz...

Zeynep Erdoğan'ın tasarladığı payetli bluz gibi...

Payetli bluz ve saç aksesuarı: Zeynep Erdoğan
Gri kazak, pantolonlar ve şapka: Levi's

Rahatından vazgeçmeyenler için kışların vazgeçilmezleri örgüler...

Kazak: Mandalina Rossa
Pantolonlar, mont, kazak ve şapka: Levi's

Kazak: Mandalina Rossa
Boyfriend jean: Levi's

Yağmuruyla, soğuğuyla bir Galata Moda daha geçti... Ekipçe hem eğlendik, hem yorulduk... Tabi fotoğraflar sadece bu kadar değil... Kolaj olarak paylaştığım fotoğrafların tümü ve daha fazlasını facebook'taki Levi's TR'ye üye olarak görebilirsiniz.

İşte bu da ekibimiz...

Biz çok eğlendik, umarım siz de okurken keyif almışsınızdır..

Sunday 13 December 2009

Galata Moda Notları...

Galata Moda yeniden Galata'daydı, ancak kış yağmurları etkinliğin Galata Meydanı'ndan, İstanbul'un Soho'su olarak anılmaya başlayan Serdar-ı Ekrem Sokak'a taşınmasına neden oldu...

Cumartesi sabahı Galata Meydanı'na gidip, boş çadırlarla karşılaştığımda yaşadığım tuhaf duyguyu şu an kelimlerle ifade edemiyorum... Meydanda kimsecikleri bulamayınca neler olduğunu öğrenmek için doğru Simay Bülbül'ün atölyesine koştum. Ve yeni mekanların krokisi elimde, doğru Serdar-ı Ekrem'in yolunu tuttum...

Hava çadırlarda duramayacak kadar serin olduğundan, tasarımcılar bu sokaktaki birkaç dükkana dağılmışlardı. Yeni mekanlarında yakaladığım bazı tasarımcılarla Galata Moda çerçevesinde eğlenceli bir proje gerçekleştirdik...

Detaylar çok yakında...

Wednesday 2 December 2009

Coco Before Chanel... 10 üzerinden 3,5...

Oysa Coco Before Chanel filmini aylarca merakla beklemiştim...

En sonunda izledim... Malesef yüksek beklentilerim yüzünden filmden pek keyif alamadım... Bir kere filmin enerjisi çok düşüktü... Modayla ilgili bir film kesinlikle değildi... Hani aşk hikayesi desek, o da tam değil... Hayat hikayesi desek, o da değil... Rus klasiklerinde romana girerken yazar önce hikayenin geçtiği ortamı anlatır ya 50 sayfa... O ağaç gölgesi altındaki minik klube sevimsizleşir anlattıkça... Ya da şehrin manzarasına hakim görkemli şato sıkıntıdan insanın gözünde küçülür... Yazar aynen benim şu an yapmakta olduğum gibi bir türlü sadede gelemez... Bende öyle bir his uyandırdı bu film... O durgun hikayenin bir yerlerde düğümlenip, hızla çözülmesini bekledim. Sabırla... Fakat hiçbir şey düğümlenmedi...

Chanel'in statüsündeki hızlı çıkış bana göre cansız bir şekilde anlatılmış... Audrey Tatu'nun yaramaz bir çocuk gibi gülümsemesine alışkanlıktan mıdır nedir? Biraz gülümsesin diye gıdıklamak bile istedim... Ama tüm çabalarım boşunaydı...

Tabi tüm bu yorumlar tamamen kişiseldir... 

İzleyen var mı? Filmden aldığı tadı - alabildiyse tabi- paylaşmak isteyen?

Friday 20 November 2009

Gossip Girl ve MAC demişken... bir sanatçı daha: Marilyn Minter

Marilyn Minter, dağılmış güzellikler ve kirletilmiş pırıltıların sanatçısı...

Modern sanatın avangard yaklaşımı bazen estetikten uzak ve anlaşılması zor eserler çıkarıyor karşımıza... Kimisine "bunu ben de yaparım" dedirtirken, kimisini öyle sanatın içine tükürtüyor... Fakat Marilyn Minter'ın eserleri için bu yorumları yapmak oldukça zor...

Özellikle pırıltılı ve renk düşkünüyseniz, bozulmuş ojelerin, akmış göz makyajının, çamurlanmış platform topukların hala bu nasıl bu kadar estetik kalabildiklerine şaşıracaksınız...





Marilyn Minter fotoğraflarla resim yapıyor... 6 kişilik ekibiyle atölyesinde her resmi tek tek parmaklarıyla boyuyor, vurgulamak istedikleri etkiyi yaratana kadar tabloların üstünde çalışıyorlar... İşte atölyeden bir kare...

Minter'ın eserlerine Gossip Girl'deki evlerde rastlayabileceğiniz gibi Madonna'nın konserlerinde de rastlayabilirsiniz.

Fotoğraflar üzerinde çalışırken bir video denemesi yapan sanatçı, videoda da istediği etkiyi yakalayınca ortaya Green Pink Caviar çıkmış. İşte Madonna da bu videoyu kullanıyor...


Marilyn Minter's - Green Pink Caviar from KOVAROVA on Vimeo.

Marilyn Minter'da artık takip altında...
Fotolar: Salon 94

Tuesday 17 November 2009

Gossip Girl'deki tabloyu beğenenler... Buraya! Sonra MAC'a...

Salı akşamları saat 20.00 - 21.00 arası Gossip Girl zamanıdır..

Yeniyetmeler arasında yaşanan tuhaf ilişkiler... Pırıltılı hayatlar... Entrikalı ve maskeli NewYorkerlar, sadece kıyafetleriyle değil, yaşadıkları mekanlar ve sahip oldukları sanat eserleriyle de dikkat çekiyorlar...

Takip edenler bilir: Serena ve Chuck üvey kardeş olduklarından beri aynı evde yaşıyorlar. Bunu neden söylüyorum. Çünkü konumuz evlerindeki tablo... Oradaki sahneler genellikle şöyledir; Chuck babasına -veya Serena annesine- birşeyler söyler, sonra biri odasına çıkar.. Ve merdivenlerden çıkarlarken tam karşımızda bir tablo beliriverir... İşte bu tablo:

Ne zamandır ilgimi çeken bu tabloyu sonunda kimin yaptığını buldum: Richard Phillips...
Ve bulduğum tek bilgi sanatçının ismi değil...

Yazın New York'a yolu düşenler olduysa, Gagosian Müzesi'ne uğrayıp, Richard Phillips'in sergisini gezmediklerine pişman olabilirler...

Gidemeyenler için sergiden bir kare:

MAC kozmetik'ten en son ne zaman alışveriş yaptınız?
Eğer 2009 Sonbahar sezonundaki çarpıcı renklerden satın aldıysanız, MAC ve Richard Phillips ortak çalışmalarından birini satın almış olabilirsiniz.

MAC'in, genellikle portreler üzerine çalışan sanatçının resimlerinden esinlenerek oluşturduğu koleksiyonu sezon başından bu yana satışta... Renkleriyle değil hikayesi ve esin kaynağıyla da dikkat çeken koleksiyondan bir parça edinmek, ruhlara da faydalı olabilir...


Fotoğraflar: Flickr & bjooti

Monday 9 November 2009

İstanbul çok güzel, rakı şiş kebap çok güzel, gene gelecek ben!

Missioni ve Vivienne Westwood'tan İstanbul Moda Başkenti notları...

Dergilerin Kasım sayıları "Fashionable İstanbul" röportajlarına yer vermiş... Modacıların ortak görüşleri şöyle; İstanbul bir moda başkenti değildir... Öyleyse nedir?
  • Giriş kapısıdır:  Orta Doğu pazarlarına bir giriştir İstanbul.
  • Pazar yeridir: Dünya moda devleri için ürünlerini satacakları yeni bir pazardır. 
Fashionable İstanbul gibi atraksiyonların İstanbul'a  ve moda sektörüne faydalı olmasını hakikaten çok isterdim. Ancak yabancı modacıların İstanbul'a geldiklerinde "İstanbul çok güzel, rakı şiş kebap çok güzel, gene gelecek ben!" yaklaşımlarına sinir oluyorum...

Belki de buraya geldiklerinde keşfedilmeyi bekleyenler var; bunlar marka olabilir, tasarımcı olabilir, franchiser olabilir... Ama gördüğüm kadarıyla durum şu; en şanslılar franchising konusuyla ilgilenenler...

Fakat sadece tüketerek ya da başkasının fasonculuğunu yaparak bu sektörün nasıl gelişeceğini hakikaten çok merak ediyorum...

Neyse... Moda sanattır, modanın sanata dönüştüğü mutfak neredeyse moda orada büyür gelişir... Dike dike moda başkenti olunsaydı, "başkent" deyince aklımıza Çin gelirdi... Ama diken değil, giyen değil (bu ayrı bir tartışma konusu), tasarlayan yerler başkent işte...  That's why İstanbul is not the Fashion Capital!

Thursday 5 November 2009

Ferhan İstanbullu Uçuk Mavi'de...

Mavi Jeans'in yakınlarda açılan blogu ucukmavi.com yeni yazarlarla içeriğini zenginleştiriyor...


Cumartesi günleri Radikal Cumartesi'de yeni modasal keşiflerini merakla okuduğum Ferhan İstanbullu da uçukmavi'de yazacakmış. 'in' ve 'out'ları 'aman' ve 'tamam' yorumuyla yazacak olan Ferhan İstanbullu'nun yazıları ilgiyle takip edileceğe benziyor.

Ayrıca, geçen sezonde NTV'deki 5 kere 5 programı çok eğlenceliydi. Yeniden başlasa ne güzel olurdu...


Ferhan İstanbullu'nun fotoğrafı entertainbul.com'dan alınmıştır.

Monday 2 November 2009

Illustration Now 3...

Sanat ve tasarım konusunda yayınlarını en çok beğendiğim Taschen, Illustration Now 3 kitabını yayınlamış...
Kitapta birçok illüstratörün çalışmasına yer verilmiş. Birkaçının çalışmasını aşağıda görebilirsiniz:
David Despau'nun ve Christina Drejenstam'ın kitaptaki çalışmalarında portrler ve sıçramış efekti verilmiş boya lekeleri dikkat çekiyor...
David Despau'nun diğer çalışmalarına buradan bakabilirsiniz...

Christina Drejenstam'ın portfolyosunda buradan göz atabilirsiniz... Özellikle Chanel No. 5 için hazırladığı illustrasyonlar çok şık görünüyor.

Cecilia Carlstedt'in birbirinden güzel işleri de burada görülebilir...

Monday 26 October 2009

Fashionable İstanbul, bir ambians geldi geçti...

Fashionable İstanbul etkinliğini hem yakından, hem de uzaktan izleme fırsatım oldu... İşte notlarım:

Mekan
Dolmabahçe Sarayı'nın yanıbaşında kurulmuş boğaza nazır platform ve kıyıdaki kokteyl alanı şık görünüyordu. Ancak açılış akşamı -sanırım izdihamdan kaynaklı olacak- birisi denize düşmüş...

Defileler
Vivenne Westwood defilesi hariç defilelerde gösterilen kıyafetler, tasarımcıların eski koleksiyonlarındandı.

Genç Moda Tasarımcıları
Genel olarak organizasyona Türk modacılara katkısı açısından bakarsak, herhalde en şanslılar, tasarımlarını Ferragamo, Ferre, Vivienne Westwood tasarım ekiplerine gösterebilen tasarım öğrencileriydi... Defilede gösterilen bazı kıyafetlerin Ferragamo şirketinin sahipleri tarafından ilgiyle fotoğraflanması da dikkatlerden kaçmadı...

Katılımcılar
Defilelere kokteyl elbisesi yerine gece elbisesiyle gelen davetliler baya eleştiriliyor... Kervanın yolda düzüldüğü gibi, katılımcıların 'dress kod'u da defilede düzelecek galiba... Bunun dışında Bruce Willis'in defileye gelmesi "var mısın yok musun"da 50 Cent görmek gibiydi...

Tasarımcılar
Pazarı test etmeye gelen tasarımcılar röportajlarında gayet heyecanlı görünüyorlardı... Türk üreticilerle anlaşma yapmayı planlıyorlarmış. Tamam! Türk fasonuna can vermeye buyursunlar...

Canlı yayınlar
Çeşitli mecralardan canlı yayınlar oldu... TV'de başrolde Eda Taşpınar vardı... Kimi zaman tasarımcılarla yaptığı samimi sohbetler, kimi zaman da konuşmak istemeyen mankenleri zorla konuşturmaya çalışması enteresandı... "Birbirinizi kıskanıyor musunuz?", "Podyumda düşsen ağlar mısın?" gibi sorular sevgili Eda'nın kızlara teenager olarak yaklaşmasından kaynaklanıyor gibi görünüyordu..

Bir moda etkinliğinin de bu şekilde sonuna gelmiş olduk... Moda organizasyonları arasındaki rekabet bakalım sosyetik partilerden sonra tasarım anlamında da doyurucu olabilecek mi?

Monday 28 September 2009

Bu da şişe modası... Tasarımcılar da bildiğimiz modacılar...

Tasarımcılar hızlarını alamadı, şimdi de şişe dizayn ediyorlar... Paul Smith'in Evian su için tasarladığı şişeyi çok beğendim.

Sınırlı sayıda üretilen şişenin tasarım süreciyle ilgili bir de site açmışlar, onu da buradan görebilirsiniz.

Milano Moda Haftası için Moschino, Versace ve Etro da Coca Cola şişelerini yeniden yorumlamışlar.


İstanbul Moda Günleri'ne sponsor olan Uludağ Premium şişelerini de Dicek Kayek tasarlamıştı...
Modacıların farklı alanlarda da tasarım yapmaları ve artistik dokunuşlarıyla farklı alanlarda da pırıltılı ambianslar yaratmaları güzel...

Friday 4 September 2009

Mango yeni blogu ile karşınızda: Mango Think Up

Mango'dan az bütçeyle nasıl yaratıcı bir hayat yaşayabiliriz konulu blogu açılmış... Henüz çok az entry olsa da ileride neler görebileceğimizi az çok hissettiriyor.

Girişteki filmi ve müziği de gayet başarılı buldum. Mango Think UP yakından bakmak isteyenler için burada

Wednesday 2 September 2009

Moda İllustrasyonu: Kate Moss


Kate Moss, originally uploaded by sergio barbo.
Modanın sanatla buluştuğu diğer bir nokta da illüstrasyonlar... Kate Moss'u gördüğümüz bu illüstrasyon Sergio Barbo tarafından yapılmış. Yakında daha farklı illüstrasyonları da yine burada görme fırsatınız olacak...

İstanbul Moda Günleri: Moda Fotoğrafı Sergisi

Etkinlik kapsamında bir de fotoğraf sergisi yer alıyordu. Fotoğrafların bir kısmını Elle dergisinden hatırlayabilirsiniz. Mekan olarak girişe yakın "kuytu" bir odada gerçekleşmiş olan sergiden kareler şöyle:




İstanbul Moda Günleri: Gamze Saraçoğlu, Hatice Gökçe, Özlem Süer, Hakan Yıldırım

İstanbul Moda Günleri'nin son gününde dört modacımızın defilesi gerçekleşti.

Gamze Saraçoğlu "Flow" konseptinde uçuşan kıyafetleri sergilerken, Hatice Gökçe erkek giyim koleksiyonuyla dikkat çekti. İkiz mankenlerle başlayan defile sürprizlerle devam etti. Hayko Cepkin'in manken olarak podyuma çıkması izleyenler tarafından ilgiyle karşılandı.


Beyaz deri ceketler kolleksiyonda yer alan en başarılı ve en klasik parçalardı. Diğerleri ise maço Türk erkeklerinin üstünde görmeye alışkın olmadığımız tulumlar ve uzun gömleklerden oluşuyordu.

Özlem Süer, defilesinde yunan tanrıçalarından ilham alarak hazırladığı kıyafetleri sergiledi; uçuşan pudra renkli elbiseler, drapeler, yakalarda kullanılan geniş volanlar dikkat çekiyordu.

Hakan Yıldırım defilesi, İstanbul Moda Günleri kapsamında yapılan en dikkat çekici ve tasarım açısından en başarılı defileydi denebilir... Satenler, swarowski taşlar ve kuş tüylerinin bolca bulunduğu kıyafetler büyüleyiciydi. Kullanılan malzemeler dışında silüetler de gayet dikkat çekiciydi.
Related Posts with Thumbnails

Popular Posts