Anneannelerin yaptıklarını anlıyoruz, kadıncağız torunlarına bir şeyler örecektir, modelini alır örer. Ancak en anlamadığım nokta, bir tasarımcının kopyalama yöntemiyle çalışmasıdır, çünkü bunun kendini sokmuş bir akrebin, kendini bile öldüremeyen güçsüzlükteki zehriyle sonsuza kadar dönüp durmasından farkı yoktur.
Ayrıca Mango, Zara hatta H&M gibi podyum trendlerini raflara taşıyıp tasarımları halka ucuza ulaştıran bir stratejiden yola çıkan marka, müşterinin iyi niyetli anneannesi gibi görülürken, bir tasarımcı “kopyacı” damgasını yer. E tasarımcı dediğin zaten trendlere yön vermesi beklenen kişidir. Bir tasarımcı farklı bir şey tasarlasın da biz de üretelim diye bekleşen kalabalık bir güruh olduğu da zaten aşikar. Fakat ne gariptir ki –aslında hak da veriyorum bir taraftan- maalesef tasarımcılar kopyalamaktan ve kopyacı damgası yemekten çok kopyalanmaktan korkuyorlar. “Biz tasarlayalım başkası üretsin, işin kaymağını kopyalayan yesin, oh ne ala!” demekle haklılar ancak, tasarımlarını kimin görse tanıdığı stiliyle marka olmuş tasarımcılarda bu korkunun çok fazla olmadığını da görüyorum. En azından çalışmalarına çok yansımıyor. Mesela Mark Fast, ne yapsa belli ki Mark Fast’tir. Bu durumunda kendini tekrarlama riski var, o ayrı bir konu. Ama yiğidin malı meydanda işte.
Neyse, ben hepsi birbirinden ağız sulandıran aşağıdaki örgü tasarımlarını görünce gözlerim resmen bayram etti. E nasıl etmesin, öyle şeyler tasarlamışlar ki, kopyalanamaz ancak ilham alınır! Bir teyzeye gidip şundan birin örmesini istesen teyze bunu örmez, çünkü bilir ki olduğu gibi örerse, giyecek bir torun bulamaz. Belki biraz ileri gidip sanat için sanat konusunu bile kurcalatabilir bu konu. Neyse, işte beni mest eden örgüler… Gözlerim bayram etti, haksız mıyım?
Yukarıdakilerin tümü: Sandra Backlund
Mark Fast (siyah elbise) ve Johan Ku
Bu muhteşem örgülerin tasarımcıları: Johan Ku, Mark Fast, Aran Baik ve Sandra Backlund. Hepsine saygılar ve kucak dolusu sevgiler...
No comments:
Post a Comment