Sunday 1 September 2013

Saçı ruhundan, ruhu saçından beslenen kadınlar

Saç deyip geçmemeli... Saç bir kadının ruhunun uzantısı bence.

Öyle "kökü sende", "çok uzamış kezbana dönmüşsün" filan bunlar saçı ruhundan beslenen ya da ruhu saçından beslenenlere söylenecek laflar değil.


Şimdi hazır yazın sonlarına gelmişiz, güneşin, deniz tuzunun kavurduğu saçlar; hem tatlı bir açılma, hem de çalımsı bir yıpranmayı aynı bünyede toplamışken, kuaförler eli makaslı katiller gibi görünüyor. Hairmafia'ya kadar gidemeyince, eski kuaföre uğrasam dedim geçen gün, gittim de, adam yok. Bekle dediler ama kuaför gelene kadar kendimi dışarı zor attım. E mahalle baskısıyla saç kestirmek olmazmış, anladık.

Şimdi yine saçlarımın ruhumun tam olarak neresine bağlandığını bulmaya çalışıyorum. Acaba acısıyla tatlısıyla geçen günlere şahitlik eden saçları sıkı bir dost gibi bağlamak mı istiyorum, sanki kesilirlerse her şeyi unutuverecekmişim gibi. Yoksa uzun ve telefon teli gibi kalın saçları görünce ağzının suyu akan kuaförlere duyduğum güvensizlik mi bu? Emin olamıyorum.

Bir de zırt pırt şekil değiştirebilenler var, en empati kuramadığım kitle. Tıpkı motosikletlerini cayır cayır bağırtarak Şişli'nin dar sokaklarındaki bütün evleri rahatsız etmekten ne anladıklarını anlamadığım tipler gibi. Bir ruh durumu belli ki.


Neyse. Eğer siz de 1,5 metre saçlarla dolaşıyor ve kestirmek istemiyorsanız şimdilik, saçlar nemliyken gül yağı ile ovalayın uçlarını. Bir gün boyunca gül bahçesinde gezer gibi hissedeceksiniz. Tabi yağın %100 gül yağı olması şartıyla.  Bir de kırık mırık kalmayacak. Kuaför randevusunu biraz daha ötelemek için...
Related Posts with Thumbnails

Popular Posts