Tuesday 29 December 2009

Favori trendim: Escapism

Postuma çığlık atarak başlamak istiyorum sevgili arkadaşlar... Evet bildiğiniz çığlık!

Modern çağ insanlığının tutsaklıklarının farkında olmadan yaşadıkları sığ hayatlardan birine sahip olmaktan sıkıldım diyelim... Sevmediğiniz birşeyin peşinden kilometrelerce her gün sürüklenmekten kaynaklı psikoz diyelim... Yeni yıl öncesinde, yeni yıla taşınan umutların fazla Heidivari oluşunun farkına varılmasından kaynaklanan rahatsızlık da olabilir... Bunların sonucunda oluşan agresyon olabilir, agresyonun içinde fazla tutulmasından kaynaklanan depresyon da olabilir...

Dolayısıyla, her ne kadar burası bir moda blogu olsa da dışavurumcu yazımı dışavurumcu bir tabloyla sizlerle paylaşmak istedim... Aşağıdaki tablo Edvard Munch'un suratını bir mumyadan esinlenerek yaptığı bir tablo... İnsanlığın mumyası demek istiyorum kendisine... İnsanın umutları tükendiğinde, içinde taşıdığı çocuğun donuklaşıp unutulduğunu anlatsın istiyorum tablo bugün...


Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan...
Yılın bu zamanlarında, -özellikle de yeni bir 10 yıla başlayacağımızda- hep geçmiş onlu yılların muhasebesi yapılarak geçer... Inler, outlar, yeniler, eskiler ve trendler!

Şu anda yükselişte olan ve benim için hep yükselişte olacak olan trend başlıkta da belirttiğim gibi Escapism... Yani kaçışçılık... Aslında bu trend çeşitli krizler sonrasında insanların toplu halde kaçma isteklerinden kaynaklanıyor olmalı... Gerçek hayatta tuttuğunuz dallar elinizde kaldıysa bir süreliğine "kaçmak" çözüm gibi görünebilir...

Henüz izlemesem de Avatar filminin bu kadar ilgi görmesini de bir miktar bu psikolojiye bağlıyorum. Alice'in harikalar diyarının sinema salonlarında sınırlı kalmayacağı zaten aşikar. Tavşan kafalı kolyelerden şu anda bile milyon tane görmüşümdür... (Bunları başka bir posta saklıyorum.)

Fantastik dünyanın kollarına kendimizi rahatça bırakırken, kurgusal renkli dünyalara alışıp, bunları çoğaltarak mı bu trendler çıkıyor? Yoksa hakikaten gri tonlardaki gerçek olaylardan kaçmamız için mi birileri bize fantastik dünyalar yaratıyor?

XOXO Postit Girl

Sunday 27 December 2009

Alice "Harikalar" diyarına dönüyor...

Havalar soğuduğunda "sokakta yapılacak şeyler" listesinin başına sinemaya gitmek yerleşiveriyor. Fakat şu sıralar benim gözüm vizyondaki filmlerde değil, yeni framgmanlarını takip ederken heyecanlandığım başka bir filmde: Alice in Wonderland (Alice Harikalar Diyarında)!

Alice'in harikalar diyarına dönüşünü heyecanla beklerken aslında onu aynı heyecanla bekleyen ne kadar çok kişi olduğunu farkettim... Sanki herkes Alice'in fantastik dünyasında onunla birlikte oyun oynamak, gerçekleşmesi mümkün görünmeyen düşlerini yaşamak istiyor...

Alice'in Mart 2010'da göreceğimiz Harikalar diyarı için hazırlananlara gelince...

Özellikle ekonomik krizlerin patladığı ve toplumsal depresyonların yaşandığı dönemlerde, insanlar ruj satınalmak gibi küçük alışverilere ve dünyanın gerçeklerinden kendilerini uzaklaştıracak fantastik şeylere yöneliyorlar... Bunu birçok araştırma raporunda görmek mümkün. Fantastik öğeler dediğimizde de ilk akla gelen cocukluğumuzun hayal dünyasını süsleyen, uyumadan önce başucumuzda okunan masallar oluyor. Bu noktadan çıkışla 2010'da daha da yaygılaşacak olan "nostaljik" öğeler hayatımıza girmeye şimdiden başlıyor.

Vitrinler
Yeni yıl temalı vitrinleri hazırlarken bazı markalar Alice'den esinlenmiş...








Editoryeller
Modacılar da Vogue çekimleri için geçtiğimiz yıllarda Alice'in dünyasına uğramış...






Alice'in gardroplarımızı nasıl harikalar diyarına çevireceğini de çok yakında göreceksiniz. Takipte kalın...

Fotolar:

Saturday 19 December 2009

Galata Moda'da Levi's ile birlikte modacılarla kaynaştık...

Galata Moda'yı yağmur dolayısıyla yüksek tavanlı dükkanlarında ağırlayan Serdar-ı Ekrem Sokak, öğleden sonra yağmura rağmen çok kalabalıktı... Dükkanlara girebilmek için hakikaten azmetmek gerekiyordu... Bir tarafta alternatif tasarım arayanlar, bir taraftan yılbaşı hediyeleri seçmeye çalışanlar, bir tarafta tasarımcılar...

Evet, biz de o azmetmiş kararlı kalabalık içindeydik. Zaten anlaştığımız tasarımcılar da bizi bekliyordu...

1 saat önce...
İstiklal Caddesi'ndeki Levi's mağazasında buluşup, çekim yaparken kullanacağımız kıyafetleri seçtik... 501'ler, boyfriend jeanler, swarovski taşlı pantolonlar, ceketler... Hepsini yüklenip gitmek istemedik dersem yalan olur... Ama bu çekimin devamı geleceği için sakinleşip birazdan fotoğraflarını da göreceğiniz parçaları seçtik...

Tasarımcılarla birlikte...
Aldığımız Levi'slarla kombine etmek için Rana&Berna Canok, Müge Ersin, Ayşe Deniz, Nazlı Çetiner, Zeynep Erdoğan ve Aslı Güler tasarımlarını da yanımıza alıp Serdar'ı Ekrem'in komşu sokaklarından birindeki çekim yerimize gittik...

Ve çekimler


Çekimlere Rana & Berna Canok kardeşlerin çift taraflı kullanılabilen yelekleriyle başladık...
Yelekler: Rana & Berna Canok
Pantolon, gömlek ve ayakkabılar: Levi's

Berna Hanım'ın önerdiği yakalık ve yelekler, koyu renkli gömlek ve şortla birlikte...
Yakalık ve yelek: Rana & Berna Canok
Şort, gömlek ve çizmeler: Levi's

Hazır yılbaşı yaklaşmışken...
Yılbaşı partileri için planlar yapılmaya başlandığı şu günlerde ne giyeceğinize bir türlü karar veremiyorsanız, ilham vakti gelmiştir...

Ceket ve saç aksesuarı: Zeynep Erdoğan
Pantolon: Levi's

Kim demiş jean ve dantel aynı anda giyilmez diye...
Biliyorsunuz 80'ler yeniden moda oldu.. Seksenler deyince ilk aklıma gelenler hep vatkalar, jean ceketler ve Michael Jackson'la özdeşleşen bisikletçi montlardır... Ama jeanlerde klasik kesim, giyince sırtı kabaran, beli kemerli modelleri çok tutmuyorum... Dönemine damgasını vurmuştur o ayrı...

İşte burada kullandığımız jean yelek, kemerden ve hatta düğmelerden kurtulmuş... Hem 80'ler kadar moda, hem de 60'lar kadar özgür... E konu özgürlük olunca, neyi neyle giymek gibi gerektiği gibi bir dert kalmıyor... Canımız dantelle jean yeleği birleştirmek istedi, birleştirdik...

Elbise ve dantel kolluklar: Aslı Güler
Yelek ve çizme: Levi's

"Ben klasik severim" diyenlere
Hanım hanımcık görünmek isteyenler de olabilir tabi... Bu parça da onlar için gelsin...
Keçe çanta: Ayşe Deniz
Kolye: Mavi Stella
Yelek, etek, gömlek ve ayakkabı: Levi's

Keçe çantanın tasarımcısı Ayşe Deniz'den bir elbise...

Kareli gömlek, 501, kazak ve ceket: Levi's
Elbise: Ayşe Deniz

Bir pantolon iki ceket...
Swarovski taşlı slim fit pantolon, paça yapısından dolayı hem çizmeyle, hem de ayakkabıyla gayet yakışıyor...
Ceket tercihini yaparken, spor mu yoksa klasik mi görünmek istediğinize karar veriyorsunuz; sporsa deri ceketi, klasikse kadife ceketi giyip çıkıyorsunuz. Bu arada klasik derken şu detayı da atlamayalım, yukarıdaki kadife ceketin içinde yelek yok. Gördüğünüz parçalar ceketin kendi parçası...

Kadife ceket: Müge Ersin
Ceri ceket, pantolon, gömlek ve ayyakabılar: Levi's

Bir şort daha...
Biraz önce gördüğünüz şorta bir alternatifimiz daha var... Mesela işe gideceksiniz ve şort giymek istiyorsunuz... İşte bu şortu giyebilirsiniz.. Kimbilir iş çıkışı bir partiye de gidiverirsiniz...

Kadın erkek kavgalarına bir yenisi daha eklendi... Şimdi bu pantolonu kim giyecek?
Herkes hangi pantolondan bahsettiğimizi anladı: Boyfriend jeans...

Herşey: Levi's

Maskülen detaylar bazen bir kadına -özellikle karizmatik bir tarafı da varsa- feminen detaylardan daha çok yakışabiliyor... Maskülen detayları sevenlere boyfriend jeans güzel bir alternatif... Ama bu pantolonlarla feminen parçaları da rahatlıkla kullanabilirsiniz...

Zeynep Erdoğan'ın tasarladığı payetli bluz gibi...

Payetli bluz ve saç aksesuarı: Zeynep Erdoğan
Gri kazak, pantolonlar ve şapka: Levi's

Rahatından vazgeçmeyenler için kışların vazgeçilmezleri örgüler...

Kazak: Mandalina Rossa
Pantolonlar, mont, kazak ve şapka: Levi's

Kazak: Mandalina Rossa
Boyfriend jean: Levi's

Yağmuruyla, soğuğuyla bir Galata Moda daha geçti... Ekipçe hem eğlendik, hem yorulduk... Tabi fotoğraflar sadece bu kadar değil... Kolaj olarak paylaştığım fotoğrafların tümü ve daha fazlasını facebook'taki Levi's TR'ye üye olarak görebilirsiniz.

İşte bu da ekibimiz...

Biz çok eğlendik, umarım siz de okurken keyif almışsınızdır..

Sunday 13 December 2009

Galata Moda Notları...

Galata Moda yeniden Galata'daydı, ancak kış yağmurları etkinliğin Galata Meydanı'ndan, İstanbul'un Soho'su olarak anılmaya başlayan Serdar-ı Ekrem Sokak'a taşınmasına neden oldu...

Cumartesi sabahı Galata Meydanı'na gidip, boş çadırlarla karşılaştığımda yaşadığım tuhaf duyguyu şu an kelimlerle ifade edemiyorum... Meydanda kimsecikleri bulamayınca neler olduğunu öğrenmek için doğru Simay Bülbül'ün atölyesine koştum. Ve yeni mekanların krokisi elimde, doğru Serdar-ı Ekrem'in yolunu tuttum...

Hava çadırlarda duramayacak kadar serin olduğundan, tasarımcılar bu sokaktaki birkaç dükkana dağılmışlardı. Yeni mekanlarında yakaladığım bazı tasarımcılarla Galata Moda çerçevesinde eğlenceli bir proje gerçekleştirdik...

Detaylar çok yakında...

Wednesday 2 December 2009

Coco Before Chanel... 10 üzerinden 3,5...

Oysa Coco Before Chanel filmini aylarca merakla beklemiştim...

En sonunda izledim... Malesef yüksek beklentilerim yüzünden filmden pek keyif alamadım... Bir kere filmin enerjisi çok düşüktü... Modayla ilgili bir film kesinlikle değildi... Hani aşk hikayesi desek, o da tam değil... Hayat hikayesi desek, o da değil... Rus klasiklerinde romana girerken yazar önce hikayenin geçtiği ortamı anlatır ya 50 sayfa... O ağaç gölgesi altındaki minik klube sevimsizleşir anlattıkça... Ya da şehrin manzarasına hakim görkemli şato sıkıntıdan insanın gözünde küçülür... Yazar aynen benim şu an yapmakta olduğum gibi bir türlü sadede gelemez... Bende öyle bir his uyandırdı bu film... O durgun hikayenin bir yerlerde düğümlenip, hızla çözülmesini bekledim. Sabırla... Fakat hiçbir şey düğümlenmedi...

Chanel'in statüsündeki hızlı çıkış bana göre cansız bir şekilde anlatılmış... Audrey Tatu'nun yaramaz bir çocuk gibi gülümsemesine alışkanlıktan mıdır nedir? Biraz gülümsesin diye gıdıklamak bile istedim... Ama tüm çabalarım boşunaydı...

Tabi tüm bu yorumlar tamamen kişiseldir... 

İzleyen var mı? Filmden aldığı tadı - alabildiyse tabi- paylaşmak isteyen?
Related Posts with Thumbnails

Popular Posts